Yoga, yoganın aksiyomatiklerine ve ondan çıkarılan tüm sonuçlara dayanan bir kendini tanıma sistemidir. Yogada antik çağdaki yogilerin ve yoginlerin aldığı tüm deneyim yatar. Kendilerini tanımalarını yaparken aldıkları bu deneyim, bize Dünya'da yaşayan her insanın ortak ataları, yoga öğretmenleri olduğunu söylüyor.
Yoga öğretmenleri, sizin ve benim hala gitmemiz gereken yolu çoktan geçmiş insanlardır. Doğu ülkelerinde yoga bilgisi büyük ölçüde korunmuştur. Batı ülkelerinde pratikte bilgiden geriye hiçbir şey kalmaz, sadece yankılar.
Hindistan'da yoganın kuzeyden geldiğine dair bir efsane var. Belki de Himalayalar'dan bahsediyoruz, bunun modern Rusya'nın toprakları olması mümkündür.
Yunanlılar, günde altı ay, gecede altı ay olan çok garip bir yerin varlığına dair tarihsel kanıtlara sahiptir. Buraya "süper kuzey ülkesi" anlamına gelen Hyperborea adını verdiler. Bu ülke, kutup günü ve kutup gecesi kavramlarının olduğu yerlere çok benziyor. Ve eski kaynakların dediği gibi, yoga bilgisi orada doğdu ve ancak o zaman dünyaya yayıldı.
Chelyabinsk bölgesinde, 1987 yılında, şehirler o kadar eski keşfedildi ki, Truva ile aynı yaşta oldukları kabul edildi. Ve ondan önce, modern Cis-Uralların topraklarının boş olduğuna ve hiçbir zaman bir medeniyete sahip olmadığına inanılıyordu. Arkeolojik kazılar, bilim adamlarının bu varsayımını geçersiz kıldı. Üstelik bu gerçekler, Hindistan mitlerine gerçek bir temel kazandırdı. Bunların hepsi, insani gelişme tarihi açısından bile çok ilginç.
Yoganın bu tür gerçeklere fazla önem vermediğini söylemekte fayda var. Evet, bazı hipotezlerin onayını bulmak ilginç, ama başka bir şey değil. Bunun nedeni, gerçek yoganın bölgesel bir ilişkiye dayanmadığı ve asla dayanmadığı gerçeğidir.
Yoga, tüm insanlığa ait olan bir bilgidir. Ülke, kıta veya ulus ayrımı yok! Bilin ki, yoganın bir Hint sistemi olduğunu ya da bu ruhta, bir öz-bilgi sistemi olarak yogada bir şey olduğunu söyleyen kişi anlamaz!